Evet ihtiyacımız olan tek şey zaman,iyileşmek için,unutmak için,büyümek için,yaşamak için,zaten Yaşadığımıza tek gerçek kanıt’da zaman değil mi?
Peki zamanda anılar içinde akıp giderken, O anlardan geriye kalan belleğimizde saklı canlı kalan tek anı kokular.
Bazen bir çiçek,bazen bir bebeğin kokusu ile yada mutfakta kavrulan soğanın kokusu ile tekrar o an’a döneriz.
Kâh gülümseten
Kâh ağlatan anılar.
Bu blog’da Zaman’dan,mitolojiden,bitkilerin ruhlarından,aromaterapi reçetelerinden,ritüellerden,
An’da O’na doğru ilerlerken biraz farkındalık,biraz aşk,biraz insan,biraz’da varlığımızı sorgulayacağız.
Herkese keyifli okumalar
Her an her şey olabilir
Farkındalık, genellikle kişinin içinde bulunduğu anı, duygularını, düşüncelerini ve çevresini bilinçli bir şekilde fark etmesi ve kabul etmesi anlamına gelir. Bu kavram, zihinsel, duygusal ve fiziksel durumların farkında olma yeteneğini ifade eder. Farkındalık pratikleri genellikle meditasyon, nefes çalışmaları, yoga ve benzeri tekniklerle geliştirilir. Bu uygulamalar kişinin stresle daha iyi başa çıkmasına, duygusal dengeyi sağlamasına ve daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olabilir.
otivasyon insan davranışlarını etkileyen birçok faktörden biridir. Motivasyon, bir kişinin belirli bir hedefe ulaşmak veya belirli bir davranışı sergilemek için içsel veya dışsal olarak tetiklenen bir güdülenme halidir.
Son zamanlarda aklımı kurcalayan konu “Nereye gidiyoruz?”
Sürekli intihar haberleri,şiddet ve hayvanların dahi saldırganlaştıgı bir dünyadayız.
Ünlü bir alışveriş merkezinin üst katından insanlar intihar ederken alışveriş yapmaya devam ediyor birbirimize sürekli diş sıkıyoruz.
Bir akşam kalabalığında raylarda bir ceset oldugu için iptal olan seferlerden ötürü evlerine geç kalan insanların homurdanmasını duyuyor bu kulaklar.
Dünya’ya neden bu kadar sımsıkı sarılıyoruz?
Hiç sormuyoruz.
Sorgulamıyoruz.
Durup,düşünmüyoruz.
Bu dünya’ya niçin gönderildik?
Kuran-ı Kerim de 700’den fazla ayet düşünmeye teşvik etmek içindir oysaki…
Hersey,herkes bir amaç uğruna yaratılmışsa, eee peki ?
İnsan beyninde nöronlar olduğu gibi,kalbimizdede binlerce nörona sahibiz.
Sanırım biz onları kaybetmişiz,algılarımız kapalı,duygularımız sahte,zevklerimiz geçici,heveslerimiz anlık.
Evet;şimdi soruyorum “Ne oluyor bize?
Dün gece hint yapımı”Anne” adında bir film izledim.filmin konusu Hindistan’da toplu tecavüze uğrayan kızı için adalet arayan fakat bunun sonuçsuz kalması ile kendi adaletini ararken akıl almaz bir yöntem uyanıyor gözlerinde…
Küçücük bir elma çekirdeği.
Evet elma çekirdeği; tek bir elma çekirdeğinde 0,6 ila 0,7 miligram siyanür salma potansiyeline sahip insan için kg başına 1 miligram.
80 ile 500 elmanın çekirdeği insanı öldürebiliyor.
Dehset verici bir mucize!
Kadın; kızının acısı,sevgisi ve intikam ateşi ile yüzlerce elmanın çekirdeğini alarak bir kavanoz siyanür ile adaletini sağlıyor.
İnsan sevdiği için neler yapabilir ?
Anneler bence bu dünyanın en güçlü varlıkları,sevginin yeryüzündeki gerçek örnekleri onlar,sevgi çemberleri o kadar geniş ki hiç farkettiniz mi?
Belli bir yaşa gelmiş anneler teyzeler yolda vs gördügü herkesi aynı senin yaşlarında oğlum/kızım var diyerek sevip,kollarlar,kanat gererler.
Annelerin dokunduğu yerler şifalanır,sihirli öpücükleri vardır.
Hiç bir anne kötü yemek yapmaz çocuklar hep annelerin yemeklerini ararlar,onun kokusu sıcaklığını hiç unutulmaz.
Herneyse yine aynı soru insan sevdiği için ne yapabilir?
Ne kadar ileriye gidebilir?
Anneler mi?
Bence onların bir sınırı yok…
Telaş çağından merhaba;sürekli yorgun,endişeli ve gergin olduğumuz gerçeği ile yüzleşiyoruz. Gün içinde ama bunu önemsemiyoruz,neden mi?
Bir yerlere yetişememe,yetememe,duygusu ile kendimizden başka herkese ayna halindeyiz.
Teknolojik ilerlemenin,özellikle sosyal medya kullanımı yoğun bir bilgi bombandırmanı ile her gün boguşuyoruz.
Dikkat dağınıklığı,bellekte zayıflama ve zihinsel bulanıklık,esneklik ve dayanıklılıklıgımızı kaybediyoruz.
Bu koşturmaca’da sağlıklı bir bedene ihtiyaç duyduğumuz kadar sağlıklı bir zihne de ihtiyacımız var.
Ne kadar uyursak uyuyalım,uykumuzu almamış ve yeterince dinlemiş uyanamıyoruz.
Çünkü zihnimiz hiç stop yapmıyor her an çalışıyor.
Yatağımıza geçtiğimizde bile sosyal medyada sörf yapmadan uykumuza geçemiyoruz.
Sahi kendimizle kalmaktan neden bu kadar korkuyoruz?
İşte burada tam da burada Aromaterapiden, ecdadımızın asırlardır kullandığı Akgünlük(frankincense)’den bahsedip minik bir reçete vereceğim sizlere.
Bence iyi bir kalpli bir insanım :)
Akgünlük terpen ve Ester içerir,seskiterpen alkollerden yana zengindir.
Sabah akşam düzenli koklarsanız stres etkilerini azaltır,zihninizi dengeler.olumsuz duyguları yok eder.kalp ritmini ve tansiyonu düşürür
Hz.isa’ya verilen ilk armağandır bu sebeple hristiyanlar hala kullanırlar.
Kokusunun melekleri çağırdıklarını inanılır yıllar öncesinde camilerde de rehineleri tütsü olarak kullanılmıştır.
Recinesini tütsü olarak kılarak negatif enerji ve olumsuz etkilerinden kurtulabilirsiniz
Reçete;2 litre ılık suya
3 yemek kaşığı Himalaya tuzu
9 damla Akgünlük uçucu yağı
13 damla lavanta uçucu yağı
Hepsini ılık suya ve ayağınıza uygun bir kaba dökerek 20 dakika ayak terapisi uygulayacağız mümkünse teknolojiden uzak sevdiğiniz bir meditasyon müziği eşliğinde mümkün mertebe hiç bir şey düşünmeyin…